Şarkılarım'a Önsöz

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan 7025
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
  • Mesaj Mesaj 17
  • Görüntüleme Görüntüleme 620

7025

Deneyimli
Katılım
24 Mayıs 2024
Mesajlar
733
Makaleler
6
Çözümler
14
Beğeniler
1.300
Şair, naif bir ruhun taşıyıcısıdır. En çok da kendinden farklı olanı bağrına basabildiği için saf kalmıştır yüreği. Hayatının her evresinde bir yalnızlık sarar etrafını; o ise bu yalnızlığı kabullenmekle kalmaz, adeta yüceltir. Bir zamanlar sevdiği biri olsa da, bu sevdanın da aslında yalnızlığına bir sığınak olduğunun farkına varır. Sanatına adanmış bir ömür sürer, emek verir, başka şairlerin eserleri karşısında hem kıskançlık hem de güzelliğin büyüleyici gücü karşısında hayranlık duyar. İşte bu yüzdendir ki şair, budalalıkla anılır. Ne bir yoldaşı vardır ne de bütün bir benliği...

Filozoflar ise, şairlerden bile daha saf ve toy kalmışlardır! Ah, şu felsefenin karmaşık yığınlarını okumak zorunda olmasam keşke! Anlam karmaşalarıyla dolu, başı var; ama sonu olmayan cümleleri, daha önceki düşünürlerin fikirlerini ardı ardına reddetmeleri... Ne olur, izin verin de şu kemiklerimi uzatayım biraz yatağa. Yoksa kusacağım, kusacağım yazdıklarınızın üzerine ve bu hem sizi hem de kitlelerin çoğunu sinirlendirecek. Ruhun uçurumlarını anlamak ne işime yarar benim? Ben onları hissetmeye çalışıyorum.

Yazmak, hiçbir düğümü çözmeye yetmedi; dünyanın sır perdesini aralamak gibi bir iddiası da yok zaten. Aksine, sorunları daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi sadece. Bir tırtılın masumiyetle dönüşümünü ne çok kıskanıyorum, bir bilseniz! Ruhumun karmaşasını dindirmek için değil, bilinmesi gerektiği için yazıldı tüm bunlar.

Sonunda, kaçmanın nafile bir çaba olduğunu anladım.

Ey basiretsizliğe esir düşmüş aklım! Senin sayende sıradanlaşmak hiç de zor olmadı.

Belki de insan, kendini yeniden yaratmalı! Çünkü Tanrı'nın bu konuda pek de cömert olmadığı aşikâr. Üstelik yaratıcı hikmet sadece ona ait değilmiş meğer. Sizin yaşadıklarınıza kıyasla kendi hayatıma daha çok acıyorum. Biricik bedenime ve hafızama...

"İntihal kaçınılmazdır," derdi Ducasse, ne kadar da haklıymış! Edebiyat tarihi, düzeltilmeyi ya da yeniden yorumlanmayı bekleyen dizelerle doludur. Bu dizeleri aslına uygun hale getirmek, en çok şairin görevidir. Ben de Şarkılarım'da bunu yapmaya çalıştım; ancak yine de bana öyle geliyor ki, bu şiirler başarısız bir yaratıcılığın ürünleri; başlangıçta hoştular, yeni bir şey yaratmanın o acemice heyecanı vardı içimde. Kelimeler zihnime doluşuyor, rengarenk, çeşit çeşit diziliyorlardı. Ben de onları yazmak için aklımla boğuşuyordum. Ne korkunç bir işkenceydi! Hayal gücüm, beynimin emirlerine ayak uyduramıyor, beni sürekli azarlıyordu. Yaratıcılığın kırbacını ensemde hissediyordum. Sonra bunlar da geçti, düşüncelerim ve hazzım yavaşlamaya, uyuklamaya başladı. Geriye kalanları ise zorlayarak çıkardım, adeta kustum.

Herkesin şarkılarımda kendine dair bir şeyler bulmaya çalışacağını, hatta bazılarının bulacağını da biliyorum; belki de en anlaşılmaz olanı "Görünmezin Şarkısı" olacak. Çünkü onu var olan hiçbir şeyden ilham alarak yaratmadım. Gözlerimi kapadım ve hayal gücüm beni peşinden sürükledi. Ben de soluk soluğa kaldığım anlarda bile durmadan yazmaya devam ettim, gözlerim kapalı.

Şimdi düşününce, haykırırken sesimin kısılması ne kadar da doğalmış. Oysa ben, birinin beni duyacağını sanmıştım. Ne büyük bir yanılgı! Hangi dil, işitilmek istemeyen kulaklara sesini duyurabilir ki? Kullandığım kelimeler, ne kadar özenle seçersem seçeyim, ne kadar açık sunarsam sunayım, birer safsataya dönüştü. İnsanlar, sadece kendi düşledikleri kısımlarıyla yetindiler. Ne yazık ki hayal güçlerinin yetersizliğinin farkında bile değiller.

Yine de yaşamdan arta kalanları, zihnimde birikenleri buraya dökmeye devam edeceğim. Bu şarkıları söyledikten sonra, günün kuşları bir daha böyle coşkuyla şakımayacakmış gibi geliyor bana. Ben de doğayla uyumlu bu şarkılarımın zihnimde yankılanmasıyla kendimden geçemeyeceğim. Çünkü hislerin ve duyuların çağı gerçekten sona erecekmiş gibi hissediyorum. Bir daha yazamamaktan ölesiye korkuyorum! Üstelik duyduklarımın tamamını henüz tam anlamıyla ifade edebilmiş değilim. Belki şarkılarım bitmeden geri kalanları da aktarabilirim, ama yaşantımı buna bağlayamam.

Bir defasında odamda volta atarken, kendimi başka bir yere giderken gördüm. Gözlerim bedenimin gerisinde kalmış, bedenim uzaklaşırken ben sadece arkasından bakakalmıştım. İçimde müthiş bir kaçma arzusu vardı; ama artık kaçmak yok. Elimden geldiğince oturup yazacağım.

Bu yazdıklarımın nafile olduğunu biliyorum. Onlar, yalnızca gözlerimin karanlıkta titreşip kaybolmasıyla bana fısıldanan, boş ve anlamsız heceler. Yine de içimde, yaşamda bir iz bırakma arzusuyla yanıp tutuşuyorum.

İnsanların arzusu beni tamamen yok etmek değildi; sadece kemiklerimden sıyrılıp bir adım atamayacak hale getirmek, çaresiz çığlıklarım arasında kör ve sağır bir şekilde hapsolmak, sesim tükenirken onların tiksindirici kahkahaları arasında derin bir kuyunun başında beni seyretmekti. O kuyuda veba ve sayısız felaketin dehşeti kaynaşırken, onlar bedenimi istila edecek, açgözlü tırnaklarıyla tenimden her anı acımasızca söküp alacaklardı.

Benim için bir şey hissedeceklerini sanmıyorum, zira insan kendi günahına karşı duyarsızdır.

Gökyüzünde dumanın dansına tanık olduğum anlar oldu. Bu gerçekti; ama formülünü çözmüş olmam büyüsünü bozmuştu sanki. Artık o ucuz eğlence beni eskisi kadar heyecanlandırmıyordu. Duman havada asılı kalır, sonra rüzgâr dostane bir kol gibi ona sarılır, onu kapkara gökyüzünde savururdu. Gözümün ardında farkında olmadığım ışıltılar dans ederdi. Bu tuhaf maceraya ayak uydurmam zaman aldı, gerçeği göreceğim korkusu içime işlemişti. Sonra o turuncu ışıltıları takip ederek dumanı izledim, gözüm uzaktaki sokak lambasına takıldı. Birdenbire, bir kuş komşu ağaçtan havalandı ve gözlerimi peşinden sürükledi, ta ki cilveli bir yıldızla buluşana kadar. Sonunda, bir göz kırpışına şahit oldum.

Belki de insanların bahsedeceği kadar kötü değildim; ama kesinlikle bahsedecekleri kadar iyi de değildim. Yalnızca, yetkinliğe ulaşma çabamda, birçok insana kendi doğal yeteneklerinin yetersizliğinden dolayı kin besledim. Kötü kalpleri avuçlarımda ezmek ve her zaman iyiliği öğütlemek arzusuyla yanıp tutuştum; sonradan fark ettim ki, türdeşlerim bu yüce erdemi çoktan sahiplenmiş, kendilerinden bilmiş ve kötüyü tersine çevirmişlerdi. Ben de kötülüğü kendime mal ettim, sahiplendim; çünkü geriye kalan tek şey buydu.

"Aydınlıkların Şarkısı", türdeşlerim için yazıldı. Onlara karşı çok da haksızlık etmedim sanırım.

Duygular ve duyarlılık sadece akılla taçlandığında anlam kazanır.

Umutsuzluk, her şeyi yutan bir karanlık gibidir. İnançları, yenilikleri, hareketliliği, durgunluğu, bedenleri, duyuları, duyguları, olasılıkları, kadını ve erkeği, nefesi, sokakları, caddeleri, evleri ve şehirleri... Hepsi umutsuzluğun birer parçası, birer sebebi haline gelir.

Yazmakla yalnızlığıma çare bulacağımı sandım; ancak yazdıkça yalnızlığım daha da derinleşti.

Şiirin, günümüzdeki şarlatanların ve sahtekârların yücelttiği kadar yüce bir sanat olmadığı apaçık ortadadır; onların değersizleştirmeye çalıştığı kadar da basit bir uğraş olmadığı da bir gerçektir.

Yüzeyde hiçbir şey göremeyiz; insan ruhu sanıldığı kadar derin gizemler barındırmaz; üstelik bana öyle geliyor ki herkes kendi ruhunun dipsiz kuyular olduğuna inanmaktan hoşlanıyor. Anlaşılmak istemeyen insanı (ki buna çok kez şahit oldum: insanlar anlaşılmamayı bir erdem sanıyorlar) kimse anlayamaz. Kapalı kutu gibi yaşayan insanlardan iğreniyorum.

Bir kez daha haykırıyorum: Yaşamak, düşünmek değildir!

Tanrı, ruhumu kötülüğün sayısız ışıltısıyla donatmıştı; fakat kalbime kötülüğe düşmeyecek bir güç bahşetmişti...

10 Ekim 2022, Pazartesi
Öğleden Çok Sonra
@7025
 
Böyle Buyurdu Zerdüşt bir defa yazılır. Bunun yerine kendine özgü bir üslup bulmanı tavsiye ediyorum. Zira zorlama duruyor. Şevkini kırmak gibi olmasın.
 
Dostum yürüyen edebi metin gibi davranmana gerek yok. Zorlama duruyorsun haberin olsun. Şu cevabın bile bunu gösteriyor.
Allah allah, bugün forumda ben hedef alınmış gibiyim.
thinking.gif
Ortaya bir iddia attınız, kanıt bekliyorum. Eğer bu iddianız asılsızsa, lütfen mesajınızı düzenleyin. Sizin asılsız ithamlarla bu konuyu kirletmenize izin veremem.
 
Anlıyorum ki bugün bana yazan diğer kişilerden bir farkınız yok; farklı olmanızı da beklemiyordum. Yine aynı üslup, aynı tavırlar ve aynı asılsız iddialar... Mesajınızı düzenlemenize gerek yok, herkes gerçekleri görsün. Keşke yönetim, profilimdeki mesajı silmeseydi de diğer aklı başında üyeler, o kişilerin ne olduklarını görebilseydi. Ben sizin seviyenize inmeyeceğim, buyurun devam edin.
popcat.gif
 
Anlıyorum ki bugün bana yazan diğer kişilerden bir farkınız yok; farklı olmanızı da beklemiyordum. Yine aynı üslup, aynı tavırlar ve aynı asılsız iddialar... Mesajınızı düzenlemenize gerek yok, herkes gerçekleri görsün. Keşke yönetim, profilimdeki mesajı silmeseydi de diğer aklı başında üyeler, o kişilerin ne olduklarını görebilseydi. Ben sizin seviyenize inmeyeceğim, buyurun devam edin.
popcat.gif
Kafanda fazla kuruyorsun.
 
Hayır, hiçbir şey kurmuyorum. Ben sadece paylaşım yapıyorum. Siz ise bu mesajınızla birlikte toplamda üç farklı asılsız ithamda bulundunuz. Açıkçası bu durum benim işime geliyor, zerre umursamıyorum. Neyin ne olduğu ortada zaten. Sizden ricam, bu konuyu insanların akılcı ve gerçekçi yorumlarını alabilmek için açtım. Konunun daha fazla dağılmaması için başlattığınız bu saçmalığı bitirmenizi ve çekilmenizi rica ediyorum.
 
Allah allah, bugün forumda ben hedef alınmış gibiyim.
thinking.gif
Ortaya bir iddia attınız, kanıt bekliyorum. Eğer bu iddianız asılsızsa, lütfen mesajınızı düzenleyin. Sizin asılsız ithamlarla bu konuyu kirletmenize izin veremem.
Edebi eser niyetinde üretilen bir içerik için yorum yapıldığında kızmanız ve üzerine "kanıt" beklemeniz dahi amacınızı ortaya koyuyor. "Başarılarınızın" devamını dilerim.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı Alt