Netflix’in çektiği Avatar’ın ilk sezonunu izledim ve izlediğime pişman olmadım. Bence kötü çok fazla kısmı vardı. Hatta bazı kısımlarda net bir şekilde “ZIRVA”ydı ama izlediğim şey bana Avatar evreni gibi hissettiren bir Avatar yapımıydı.
Ben, hemen hepiniz gibi projeye korkarak yaklaşmıştım. Önce “Gerek var mı?” diye düşündüm. Sonra dedim ki “Zamanında filmini yaptınız da n’oldu? Sonuç ortada.” Bunun gibi pek çok olumsuz düşünceyle kendimi olağanüstü kötü bir iş ortaya çıkacağı konusunda hazırlamıştım. Ama fikrimi değiştiren bir şey oldu. Netflix, One Piece’in live action dizisini yayınladı ve o dizi beklediğimden katbekat iyiydi.
O zaman bir şüpheye düştüm. Dedim ki “Acaba Avatar’ın live action dizisinde de benzer bir performans ortaya koyabilirler mi?” Netflix One Piece’in başarısını tekrarlayamamış. Ancak ortaya o hatırlamak dahi istemediğim, iğrenç, filme benzer bir rezalet de koymamış.
Şu haliyle Avatar pek tabii tüketilebilir bir içerik. Orijinaline de büyük ölçüde bağlı kalınmış ama yine de beni büyük ayar eden kısımlar var. Gelin şimdi size tek tek o kısımlardan bahsedeyim.
Daha önce bir Avatar Son Hava Bükücü incelemesi yapmıştım. Orada demiştim ki “İnsan en çok göremediği şeyden korkar. Bu nedenle Ateş Kralı’nı dizinin final sezonuna dek bize göstermemişler.” Bu son derece basit bir bilgi ama işte dizi bunu kullanmamış. Daha ilk sezondan kabak gibi Ateş Kralı’nı göstermiş. Göstermeyip onun hakkında efsaneler anlatılsa, onun acımasızlıklarını anlatan bir takım yan hikayeler eklenseydi diziye ve biz bu karakteri dizinin üçüncü sezonunda görseydik daha etkileyici olabilirdi. Ama bunlar basit detaylar. Bence dizide daha büyük sorunlar vardı. O büyük sorunların en büyüğü de diyalogları yazan aptallar. Özellikle Aang’in her cümlesinden sonra ufak bir cringe atak geçirdim. İçi boş, sırf daha önce bir milyon dizi filmde kullanıldı diye tekrar tekrar kullanılan, aptalca, adeta kalıplaşmış o kadar çok cümle vardı ki dizide bir ara “Ulan hadi diyalog yazmayı bilmiyorsunuz animasyondan kopyada mı çekemiyorsunuz?” dedim içimden.
Animasyonun dışına çıkılan kısımlar da yer yer canımı sıktı. Örneğin Toprak Kralı’nın doğrudan Avatar’ı tanıması bence saçma bir değişiklik olmuş. Animasyonda Bumi’nin, Avatar’ı pek çok teste sokmasının nedeni onun gerçekten Aang olup olmadığını anlamaktı. Buradaysa zaten tanıdığı birini sırf uyuzluk olsun diye teste sokuyor. Birinin arkasında bir motivasyon varken birinin ardında zırvalık var.
Ama tabi haklarını yememeyim. Bazı değişiklikler de yerinde olmuş. Örneğin yine Toprak Kralı Bumi animasyonda fazla deliydi. Koca şehri savunma yapmadan ateş ulusuna teslim ediyordu. Animasyonda bu tür delilikler mazur görülse de live action bir dizide mazur görülmezdi. Bu nedenle burada o kısımları değiştirmişler. Sanki Toprak Kralı şehri savunmaya çalışmış ancak yine de ateş ulusu şehir kontrolünü sağlamış gibi bir yol izlenmiş. İyi de olmuş.
Canlar bildiğiniz gibi Avatar’ın animasyonunda su bükücülerin bükebilecek suya, toprak bükücülerin bükebilecek toprağa, hava bükücülerinin bükebilecek havaya ihtiyacı vardı. Ancak ateş bükücüleri çevrede ateş olmasa da ateşi yoktan var edebiliyorlardı. Yani ateş summonlayabiliyorlardı. Daha sonra bunu filmde değiştirip ateş bükücülerinin de bükmek için önce ateşe ihtiyaçları var dendi. Şimdi yalan yok. Cidden ateş olmadan ateş bükülememesi daha mantıklıydı ama önce animasyonu izlediğim için beynimin kabul ettiği gerçeklik ateşe gerek olmaması.
Bu dizide de yine ateş bükücüler ateşi yoktan var edebiliyorlar gibi gösterilmiş. Bu her kadar mantıksız gibi görünse de bence doğru tercih.
Dizide beğendiğim bir diğer kısım ise Sokka’nın zeka seviyesinin animasyona göre bir hayli yükseltilmiş olması. Karakter hem daha zeki hem daha karizmatik yapılmış. Bence bu haliyle çok daha iyi olmuş. Bir de Sokka’ya çıtır bir hovardalık eklemişler ki ben bu kısımları da çok sevdim. Bu arada Sokka’yı oynayan arkadaşı da tebrik etmek istiyorum bence dizide en iyi performans ona aitti. Çocuk özellikle animasyondaki Sokka’nın mimiklerini çalışmış. Yer yer bire bir aynı mimikleri yaptığını gördüm ki cidden o kadarını beklemiyordum. Diğer bir yandan Katara’yı ve Aang’i oynayan arkadaşları biraz başarısız buldum. Hatta Zuko’yu oynayan arkadaş da sanki pek iç açıcı değildi. Tamam çok çok kötü performans sergilemediler ama cidden çok daha iyi oyuncular da bulunabilirdi bana kalırsa.
Her ne kadar Sokka kadar olmasa da Iroh’u da canlandıran abi bence çok iyi oynamış rolünü. Zamanında filmde büyük bir hata yapılmıştı. Yaşlı, tonton birini bulmak varken genç, zayıf birine rolü vermişlerdi ama biz o karakteri animasyonda yaşlı, bilge, sakin, tonton biri olarak görüp onu o şekilde sevmiştik. Dizide de bu imaj korunmuş. Üstelik yer yer Zuko ile olan yakınlığını çok daha iyi anlatan kısımlar vardı. Örneğin Iroh’un oğlunun cenazesindeki diyaloglar falan çok iyiydi.
Ancak ben yine de evrenin yeterince iyi genişlememesinden şikayetçiyim. Şu anki haliyle animasyonun dışına çok çıkılmadı. Ben çıkılsın da demiyorum zaten ama animasyonda olmayan daha çok ayrıntı bize verilsin. Örneğin cenaze gibi.
Hikayenin en beğendiğim kısmı Zuko’nun tayfasının Zuko’ya saygı duymaya başladığı kısımdı. Zuko’nun, babası ile askerlerin hayatını tehlikeye atmak istemediği için ters düştüğünü, bu nedenle düello yaptığını ve babasının acımasızca onun yüzünü yaktığını zaten biliyorduk. Ama yanlış hatırlamıyorsam animasyonda Zuko’nun dolaylı yoldan hayatlarını kurtardığı askerlerin 41. Müfreze olduğu ve babasının Zuko’yu sürerken “Yanına 41. Müfrezeyi de al.” dediğini animasyonda görmüyorduk. Gördüysek de hatırlamıyorum açıkçası. Lütfen kusuruma bakmayın. O detayı burada öğrenince tüylerim diken diken oldu. Bu ve bunun gibi yer yer beni çok mutlu eden kısımlar vardı dizide. Ancak halen bunların sayısının eksik olduğuna inanıyorum. Bu gibi olaylar umarım ikinci sezonda art arda dizi evren genişlemesine katkı sağlar. Örneğin Zuko’nun annesin hikayesi ucundan da olsa diziye eklenip biraz işlense fena mı olur?
Dizinin ikinci sezonuna yönelik en büyük beklentim ise Toph karakterini cidden çok iyi bir şekilde diziye dahil etmeleri. Hatırlarsanız Toph açık ara ekip içindeki en iyi dövüşçüydü. O ekibe dahil olduktan sonra resmen ekibin havası değişiyor. Artık üç beş askerden kaçmayı bırakıp cidden gerektiğinde bir yerden bir yere yolculuk ediyorlardı. Aang’in eğitiminde falan da çok önemli bir role sahipti. Dolayısıyla bence Katara’dan falan çok daha önemli bir karakter. Eğer o, diziye güzel bir şekilde eklenebilirse bu dizi için cidden iyi ki çıkmış moduna girerim. Artık orasını zaman gösterecek
Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın ve eften püften şeyler için canınızı sıkmayın.