Tanrı sınırları olan bir varlık olabilir mi?

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan Captain Levi
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
  • Mesaj Mesaj 24
  • Görüntüleme Görüntüleme 626
  • Etiketler Etiketler
    tanrı
Zaten öyle..

Bir eylemi gerçekleştirebilmek için o eylemin nasıl yapılacağına dair bilgiye sahip olman gereklidir.

Yani Tanrı, "YARATMA" eylemini gerçekleştirebilmesi için o bilgiye sahip olmalıdır. Peki Tanrı, yaratma eyleminin bilgisine sahip olmadan yaratma eylemini gerçekleştirebilir mi?

Burada mantık devreye girer. TANRI, SINIRLIDIR. Mantığın ve bilginin dışına çıkamaz.

Bir kişi, size "Tanrı sonsuzdur ve sonsuz güce sahiptir." gibi bir argüman veriyorsa, o kişinin eğitimi belli sınırlar içinde kalmıştır ya da dindar ve ne kadar eğitimli olursa olsun, dini yargıların dışına çıkamıyordur.
 
Tanrı, sınırları belirleyendir. Sınırı belirli bir olgunun tanrı olma ihtimali, kavramın tanımı ile çelişir ve mantık çerçevesi içinde değerlendirilemez. Bu sebepledir ki "taş problemi" ya da "spagetti canavarı" iddiası ciddiye alınabilir ya da felsefi düşünceye katkısı olan argümanlar değildir. Kavram felsefesi açısından bakıldığı vakit, usul yönünden hatalar barındırır.

İsterse 1011 boyut olsun, pek de bir şey değişmez. Tanrı varsa, boyutlar da tanrı'nın belirlediği sınırlar içinde olmalıdır. O boyutun tanrısı, bu boyutun tanrısı gibi bir heyulaya bulaşırsak da iş Hindistan'a döner. Mesele de benim tanrım seninkini döver gibi basit bir seviyede değil ve olmamalı zaten.

Tanrı kavramının anlamı içinde "gerçeğin yaratıcısı" sıfatı olmalıdır. Bu yoksa, o tanrı değildir; varsa da tanrı, gerçeğin üzerinde ve belirleyicisidir.
Argümanının belirli ön kabuller üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.

Tanrı'yı mutlak ve sonsuz kudret sahibi olarak tanımlamak, elbette ki onu sınırları olan bir varlık olarak düşünmemize engel olur. Ama tam da bunu sorguluyorum: Ya tanrı, düşündüğümüz gibi mutlak ve sınırsız değilse? Eğer tanrı'nın sınırları olamayacağını baştan kabul edersek, o zaman tanrı'nın doğası hakkında herhangi bir düşünce geliştirmek mümkün olmaz. Çünkü önceden belirlenmiş bir çerçeveye mahkum olmuş oluruz. Senin de belirttiğin gibi, 10 ya da 11 boyut olsa bile tanrı bunların üzerinde olmalı diyorsun. Ama bu argüman, tanrı'yı zaten direkt belirli kalıplara sokuyor. Peki ya öyle değilse? Ya tanrı da sadece bir veya daha üst boyuttan bir varlıksa? Bizim evrenimizde fizik yasaları varsa, tanrı'nın da kendi var olduğu düzlemin yasalarına tabii olması neden mantıksız olsun?

Eğer sicim teorisi doğruysa ve evren çok daha fazla boyuttan oluşuyorsa, biz de daha düşük boyutta ki varlıklar için bir nevi tanrıyız. Örneğin, 2. boyutta yaşayan bir varlık bizim nasıl bir varlık olduğumuzu tanımlayamaz. Çünkü onların evreni sadece yükselikten ve genişlikten ibarettir. Biz ise onun dünyasını yukarıdan görebilir, hatta onun algısının ötesinde şeyler yapabiliriz. 1. boyutta yaşayan bir varlık için ise biz tamamen anlaşılamaz bir varlık olurduk. İşte tam olarak bunu tanrı için düşünüyorum: Bizim tanrı dediğimiz şey de belki yalnızca daha yüksek bir boyutta yaşayan bir varlık. Evet, bizim için kavranamaz, sınırsız gibi görünüyor olabilir ama bu sadece bizim algı kapasitemizle ilgili bir durum olabilir. O varlık da kendi boyutundaki kurallara tabii olabilir ve hatta ölümlü bile olabilir.

"Tanrı tanımı gereği sınırsızdır, yoksa tanrı olmaz" demek, zaten onun sonsuz ve mutlak olduğunu baştan kabul etmek anlamına geliyor. Ama ben diyorum ki, belki de tanrı bizim sandığımız gibi değil ve belki de gerçek anlamda bir tanrı bile değil. Bu noktayı sorgulamadan tartışmayı kapatmak, doğrudan klasik teizmin doğruluğunu mutlak doğru olarak görmek olur ki, bu da eleştirel düşüncenin önünü tıkar ve tartışmayı direkt bitirir.
 
Argümanının belirli ön kabuller üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.

Kabuller üzerine konuşuyoruz ve benim de belli bir yöne yatkınlığımın olması gayet doğal tabii.

Tanrı'yı mutlak ve sonsuz kudret sahibi olarak tanımlamak, elbette ki onu sınırları olan bir varlık olarak düşünmemize engel olur.

Tanımlamadığımız vakit nelere sebep oluruz? Ya da bu soru sadece sizin tarafınızdan mı soruldu? Buna verilen cevapların hangisi kabul çerçevesinin dışına çıkabilir?

Ya tanrı, düşündüğümüz gibi mutlak ve sınırsız değilse?

Bu hayat içinde, tarif ettiğiniz durumu yaşadımızı düşünüyorum. Çünkü ortalık tanrıdan geçilmiyor.

biz de daha düşük boyutta ki varlıklar için bir nevi tanrıyız.

Bunda da hemfikirim, efendi köle ilişkisi.

"Tanrı tanımı gereği sınırsızdır, yoksa tanrı olmaz" demek, zaten onun sonsuz ve mutlak olduğunu baştan kabul etmek anlamına geliyor.

Evet geliyor ama tanrı olarak addedilip de tanrı olmayanların kararımıza etki etmesine de mani olma peşinde sanırım.

Yani Tanrı, "YARATMA" eylemini gerçekleştirebilmesi için o bilgiye sahip olmalıdır. Peki Tanrı, yaratma eyleminin bilgisine sahip olmadan yaratma eylemini gerçekleştirebilir mi?

Yaratmak, tanrı ile özdeştir. Yaratmaya sebep unsurlar, hayat içinde zaten mevcuttur ve hayat içindeki tanrıların sayısı da muğlaktır. İnsan da eserler yaratabilir ama yaratma kapasitesi bilgisi ölçüsündedir. Sınırsız bilgiye sahip olanın ne yarattığı hakkında, ulaşabildiğimiz veriler; O'nun görmemizi istediği kadar olabilir.

Bu mevzu hakkındaki ifadeler de kişiye dair bir şeyler anlatmaz. Kişinin değeri, yaptığı ile belirlenmelidir.
 
Son düzenleme:
Yaşınız kaç bilmiyorum, bu konulara ben de eskiden takardım. Ama dümdüz yaşamayı öğrenin. Nasıl olsa hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ben hiç hayatıma din işi vb. türevleri katmayarak yaşıyorum. Son 5 yıldır araştırmanın da bir şey etmenin de kafada soru işareti bırakmaktan başka bir işe yaramadığını düşünüyorum. Cevabını asla bilemeyeceğimiz konular için zamanınızı harcamayın. Hayatın tadını çıkartın.
 
Ben bir yaratıcının olması ve o yaratıcının adaletli olmasını umarım. Bu kadar yozlaşmış ve insanlığın köreldiği bir dünyada muhakkak bir hesaplaşma olmalı, çünkü dünya üzerindeki adalet bunun için yeterli değil. Fakat müslüman olup, namaz kılıp sübyancılık, ahlaksızlık, yolsuzluk, hırsızlık yapanı cennetine koyup, dinsiz veya başka bir dine inananı direkt sorgusuz sualsiz cehennemine gönderen bir yaratıcı umarım değildir.
Şeklen müslüman birisinin yani bahsettiğin kötülükleri yapan birisinin zaten cennete girmesi zor (Gene Allah'ın bileceği bir iş, belki yaptığı bir iyilik bile cennete girmesine sebep olabilir ama önce yaptığı kötülüklerin cezasını çekmesi şartıyla). Diğer tarafta insanlara iyilik yapan, okumuş, akıllı bir kişiyi ele alalım. Bu kişinin cennete girmesi gene zor (Gene Allah bilir). Peki neden? Sebebi şu, eğer ki bu kişi zaten akıllı bir bireyse ve okuyorsa hatta bunları yapmasa bile günümüz dünyasında İslam dininden bi haber yaşaması neredeyse imkansız. Ve ilk emri 'Oku' olan bir dine/Allah'a inanmaması da cahillik ten başka birşey değil. İnsanların yanlış yaptığı en kötü şey, dini aciz olan insanlara bakarak kabul etmesi veya etmemesi.
 
Şeklen müslüman birisinin yani bahsettiğin kötülükleri yapan birisinin zaten cennete girmesi zor (Gene Allah'ın bileceği bir iş, belki yaptığı bir iyilik bile cennete girmesine sebep olabilir ama önce yaptığı kötülüklerin cezasını çekmesi şartıyla). Diğer tarafta insanlara iyilik yapan, okumuş, akıllı bir kişiyi ele alalım. Bu kişinin cennete girmesi gene zor (Gene Allah bilir). Peki neden? Sebebi şu, eğer ki bu kişi zaten akıllı bir bireyse ve okuyorsa hatta bunları yapmasa bile günümüz dünyasında İslam dininden bi haber yaşaması neredeyse imkansız. Ve ilk emri 'Oku' olan bir dine/Allah'a inanmaması da cahillik ten başka birşey değil. İnsanların yanlış yaptığı en kötü şey, dini aciz olan insanlara bakarak kabul etmesi veya etmemesi.
Başka dine inanan bir ülkede doğup büyüseydin ve ailende seni o yönde yetiştirseydi, etrafındaki herkes o dine inansaydı, kendin de biliyorsun ki Müslüman olma ihtimalin o yaşadığın bölgede inanılan din hak din diye düşünme ihtimalinden çok daha düşük olacaktı. Türkiye'nin yarısından çoğu bu şekilde Müslüman, kuran okuyorlar ama anlamak için değil cehenneme girmemek için.
 
@Rogue, bahsettiğiniz sebeplerden dolayı, insana bakarak düşüncelerin değeri belirlenmez. Düşüncenin değeri, onu hakkı ile yaşamayı başarabilenler kıstas alınabilirse bir şeyler ifade eder. İnsan; herhangi bir ahlaki normun kötü olarak nitelediğine, kendi gücü nispetinde ve kazancı ölçüsünde karşıt olmayı normalleştirmeye yakındır. İnsanın kararları ya da kabulleri ile fikirlerin değerlendirilmesi mümkün değildir. Herhangi mükemmel fikrin (mükemmel, zaten insan için öğrenilebilir bir olgu değildir) de her insana etki etmesi mümkün değildir.

O zaman ne yapacağız? İnsanları, eylemleri ile; düşünceleri ise, mümkün kıldıkları ile sınıflandıracağız. Düşüncede imkansız mümkün diyenleri, sınırlandıranların temeli ve hareketi neymiş ona bakacağız.
 
Bu bir paradoks. Tanrı sonsuz güçteyse taşıyamayacağı kadar ağır bir taş yaratabilir mi? Yaratabilirse, o zaman o taşı kaldıramayacağı için her şeye gücü yetmez. Eğer yaratamazsa, bu onun her şeyi yapamayacağı anlamına gelir. Bu durum, bir üçgenin dördüncü köşesini sormak kadar absürt olabilir. Bu yüzden bir paradokstur. Fakat şöyle bir durum var, tanrı her şeyi yapabilir, ama mantıksal çelişkileri gerçekleştirmek zorunda değildir. Bu durum üçgenin dört köşesi olması gibidir, yani tanım gereği anlamsızdır. Çünkü taşıyamayacağı bir taş yaratma düşüncesi veya kendini yok edebilen bir sonsuz varlık gibi bir fikirler mantıksal olarak anlamsız kabul edilmelidir. Dolayısıyla tanrının gücü, mantıksız veya çelişkili olan şeyleri yapmayı kapsamaz. Bu tür şeylerin zaten yapılabilirliği yoktur. Sonuç olarak eğer tanrı sınırları olan bir varlıksa, o zaman artık tanrı tanımına uymaz, çünkü o klasik teizmde sınırsız, sonsuz, mutlak, her şeye kadir, zaman ve mekân dışı bir varlıktır. “Sınırlı bir tanrı” demek, “tanrı olmayan bir tanrı” demektir. Bu da çelişkilidir, tıpkı evli olan bir bekar gibi.
 
Son düzenleme:
Genelde Tanrı'nın sonsuz güce ve merhamete sahip olduğu kabul edilir ama belki bu doğru değildir? Sicim teorisine göre, evren sadece bildiğimiz boyutlarla sınırlı değil. Çok daha fazla boyut var, belki 10, belki 11. Bu üst boyutlarda yaşayan bir varlığı tanrı olarak görüyor olabilir miyiz? Yani Tanrı, bizim anlayışımıza göre sınırsız değil de, farklı boyutlarda var olan, gücü sınırlı bir varlık olabilir. Eğer Tanrı gerçekten bu üst boyutlardan birinde yaşıyorsa, bizim evrenimizin yasalarına tabii olmayabilir. Ama yine de kendi boyutunun yasalarına göre sınırlı olabilir. Yani, o kadar da sonsuz güç ve bilgiye sahip olmayabilir.

Daha da ilginç olan şey, bu teoriye göre tanrı'nın aslında ölmüş olabileceğidir. Eğer Tanrı sınırsız değilse, gücü sınırlıysa ve mutlak değilse, belki de zamanla tükenmiş hatta ölmüş bile olabilir. Evreni bir zamanlar yaratan varlık, şimdi belki de sadece bir iz bırakmış ve artık hiçbir şekilde müdahale edemiyor olabilir. Tanrı, evrenin yaratılmasından sonra bir süre var olmuş ama zamanla gücü tükenmiş veya kaybolmuş olabilir. Hatta birden fazla yüksek boyutlarda yaşayan varlık olabilir.

Sizce?

Bu hangi dinin tanrısı hakkında konuştuğumuza göre değişir. Yunan ve Şinto tanrıları sonsuz güce sahip değiller, gayet sınırları bulunuyor. Semavi dinlerdeki tanrılar eski mitolojik tanrılara göre çok daha fazla güce sahip. Yani kısaca Allah, Zeus'u yener diyebiliriz.
 

Yeni konular

Geri
Yukarı Alt